31 Ocak 2023 Salı

Gıda egemenliği sağlanmadan sağlıklı beslenme olur mu?

Çikolata deyip, geçmeyin. Çocukların en sevdiği atıştırmalık yiyeceklerden biri olan çikolatanın sağlık açısından taşıdığı risklerle neredeyse baş edemez duruma gelinmiş bulunuyoruz. 


2022 yılında Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından Belçika'da üretilen Kinder markalı bazı ürünlerde salmonella bakterisi olduğu gerekçesiyle toplatma kararı alınmıştı. Bakanlığın o tarihteki açıklamasında Türkiye'de yapılan denetimler sonucu alınan numunelerin analizlerinde salmonella tespiti yapılmış değildi. Toplatma kararının nedeni bazı Avrupa ülkelerinde adı geçen markanın çikolatalarında salmonella bakterisi saptanmasıydı. (1) Bu durum başka ülkeler tarafından sistematik şekilde analiz edilmeyen ürünlerin sağlık risklerinden nasıl haberdar olacağımız sorusunu akla getirmekteydi. Bugünlerde kamu denetim mekanizmaları tarafından verilmiş bir alarmın yokluğunda çikolata kaynaklı başka bir sağlık riskinin varlığından haberdar edilmiş bulunuyoruz. 





Gıda mühendisi Bülent Şık'ın aktardığına göre ülkemiz piyasasında satılan ve yüzde 60 kakao içeriğine sahip bir bitter çikolata ürününün çok yüksek düzeyde kurşun, arsenik ve kadmiyum içerdiği belirlendi. Bülent Şık bir yazısında piyasada en fazla satılan ürünlerden birini alarak akredite bir laboratuvarda analiz yaptırdığını, kurşun ve arsenik miktarının yüksek olduğunu açıkladı. Bülent Şık, kakaonun sadece çikolatanın değil, şekerleme ürünleri, tatlılar, bazı içecekler, kahvaltılık gevrekler gibi büyük bir çeşitlilik arz eden ürünlerin imalatında kullanılan gıda maddelerinden biri olduğunu ve bu tip ürünlerde kapsamlı bir çalışma yapılmadığı sürece riskin ne olduğunu söylemek mümkün değil olmadığını belirtiyor. (2)

Çikolata, kakao ve diğer besinler

Besinlerin sağlık açısından taşıyabilecekleri riskler kuşkusuz sadece çikolatayı ya da kakao içeren besinleri ilgilendirmiyor. Ülkemizde gıdaların geneline yönelik denetimlerinin ve gıda analizlerinin yetersiz olduğu düşünülüyor. Sonuçları kamuoyu ile paylaşılacak şekilde gıda üretim ve satış yerlerinin denetlenmesi ve gıda analizlerinin düzenli, kapsayıcı ve sistematik şekilde yapılması söz konusu değil. Gıda üretim ve satış işletmelerini denetleyecek yerel ve merkezi devlet birimleri arasında eşgüdümün sağlanabildiği konusunda şüpheler var. Ancak sorun sadece denetim yetersizliğinden kaynaklanmıyor. Çikolata ya da diğer besinlerin tüketilmesi ile ortaya çıkabilecek sağlık riskleri sadece gıdaların denetimlerinin ve gıda analizlerinin yetersizliğinden değil.  Ülkemizde ithalata dayalı tedarik edilen besinlerin üretim koşullarına egemen olunmadığı için bu besinlerin tüketilmesi ile hangi sağlık risklerine yol açabilecekleri öngörülemiyor.  

İthal edilen gıdaların sağlık riskleri öngörülemiyor

Ülkemizde besinlerden kaynaklı sağlık riskleriyle sıklıkla karşılaşılmasının ve risklere ilişkin herhangi bir öngörüde bulunamıyor olunmasının nedeni gıda egemenliğinin bulunmamasıdır. Karar vericiler tarafından tarım ürünlerinin yurt içinde üretilmesi yerine gerekli durumlarda ithal edilmesi yoluyla temin edilebileceği düşünülüyor olabilir. Ancak gözden kaçırılan nokta yurt dışından ithal edilen tarım ürünlerinin hangi hangi koşullar altında, hangi girdilerle üretildiği; hangi koşullarda saklandığı ve taşındığı bilinemeyeceği için besin ürünlerin sahip olduğu riskler konusunda öngörüde bulunulamayacağıdır. Gıda egemenliğini sağlamaya yönelik tarım politikasının olmadığı koşullarda gıda güvenliğini ve sağlıklı beslenmeyi güvence altına almak olanaklı değildir. 

Sağlıklı beslenme için gıda egemenliği 

Gıda egemenliğinin bulunmadığı koşullarda gıda güvenliğinin sağlanması söz konusu olamaz. Tarım ürünlerinin üretildiği coğrafya, iklim, üretim şekli bilinmeden, ürünlerin hangi koşullarda saklanıp, taşındığı konusunda bilgi sahibi olunmadan, gıdaların yol açacağı sağlık risklerinin yönetilmesi olanaklı değildir. Ülkemizde ithalata dayalı gıda tedarik sistemi bulunmaktadır ve bu nedenle gıdaların taşıdığı sağlık risklerinin öngörülmesi ve en az seviyeye indirilmesi söz konusu olamamaktadır.  Gıda egemenliği olmadığı için tarladan sofraya gıda güvenliği söylemi ancak şeklen vardır. Siyasi ve bürokratik açıdan ülke yönetimin neoliberal politikalara teslim olduğu koşullarda gıda egemenliğinin, gıda güvenliğinin sağlanması ve besinlerin yol açabileceği sağlık sorunlarının önlenmesi olanaklı olamamaktadır.  

Sağlıklı beslenme ve besin sağlığı için kamusal gıda tedarik sisteminin oluşturulması ve gıda egemenliğinin sağlanması zorunlu


Beslenme kaynaklı sağlık risklerinin kontrol altına alınabilmesi için  tarım ürünlerinde dışa bağımlılığın sorun olarak görülmesi gerekir. Gıda güvenliği için tarımsal üretimin yalnızca milli özellik taşıması değil aynı zamanda kamu çıkarı gözetilerek yapılması gerekir. Sağlıklı beslenme ve besin sağlığı için kamusal gıda tedarik sisteminin oluşturulması ve gıda egemenliğinin sağlanması zorunludur. Bunun için tarımsal üretimi özendirecek şekilde tarımsal girdilerin desteklenmesi sağlanmalı, agro-ekolojik üretimi destekleyecek tarımsal üretim kooperatifleri kurulmalıdır. Tarımsal üretim çok uluslu tarım tekellerinin tercihleri doğrultusunda değil yerel ve ulusal önceliklere göre planlanmalıdır. Agro-ekolojik yöntemler konusunda eğitilimiş, bilgi ve deneyim sahibi yeteri sayıda teknik personelin (ziraat mühendisi ve veteriner hekim) kırsal bölgelerde istihdam edilmesi sağlanmalıdır. Yerel ve merkezi devlet kurumlarının kırsal bölgelerde tarım ve hayvancılıkla uğraşan çiftçilere yönelik agro-ekolojik tarım konusunda rehberlik edecek şekilde yeniden yapılandırılmalıdır.

Deniz Akgün


Kaynaklar:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder